2 Deprem Gerçeği

2 Deprem Gerçeği
  • Adres:

    Zeytinlik Mahallesi Fazılpaşa Sokak No:25/2 Bakırköy/İSTANBUL

  • İletişim:

    Telefon: 0212 539 30 17 - 18
    E-Posta: sbs_yapi@hotmail.com

2 Deprem Gerçeği

Türkiye Alp-Himalaya veya Akdeniz Çevresi Deprem Kuşağı olarak adlandırılan ve her yıl Dünya’da meydana gelen depremlerin yaklaşık % 20 – 25' inin oluştuğu bölgenin en tehlikeli kesiminde yer almaktadır. Jeolojik dönemler, tarihsel dönemler ve aletsel güncel dönem deprem aktiviteleri incelendiğinde bu ülkede deprem tehlikesinin son derecede yüksek olduğu açıkça görülmektedir.

 

Türkiye, güneyinde Arap – Afrika Levhaları ile olan sınırı boyunca meydana gelen aktif tektonik aktivitelere sahne olmakta; jeolojik şekillenmesini günümüzde de sürdürmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi yaklaşık olarak kuzey-güney yönünde sıkışmakta, bu ana kuvvetlerin etkisiyle basınç gerilmelerine bağlı olarak ters faylar ve bindirmeler oluşmakta, adı geçen faylar da zaman zaman yıkıcı depremlere kaynaklık etmektedir. Türkiye’nin batı bölgelerinde ise yine kuzey-güney yönlü çekme gerilmeleri etkisinde gelişen normal faylara bağlı büyük depremler; kuzeyinde  sağ yanal atımlı bir fay olan Kuzey Anadolu Fayı’na ve onunla ilişkili birtakım ikincil  faylara bağlı olarak meydana gelen depremlerin yıkıcı etkileri yaşanmaktadır. Ayrıca Türkiye’de Kızıldeniz’den Hatay’a kadar uzanan Ölü Deniz Fayı ve Osmaniye-Kahramanmaraş-Adıyaman-Bingöl üzerinden Erzincan’a kadar uzanan Doğu Anadolu Fayı ve Bitlis-Zagros Bindirme Kuşağı boyunca doğrultu atımlı ve ters faylar  önemli  aktif fay sistemleri olarak yıkıcı depremlere  kaynaklık etmektedirler.

 

Türkiye batıda Ege Denizinden başlayıp Van Gölü’ne kadar uzanan sağ yönlü doğrultu atımlı Kuzey Anadolu Fayı, güneyde Kızıldeniz’den başlayıp Hatay’a kadar uzanan Ölü Deniz fayı, Hatay’dan başlayıp Erzincan civarında Kuzey Anadolu Fayı ile kesişen Doğu Anadolu Fayı ve batıda Ege Graben Sistemini oluşturan fay sistemleri tarafından kontrol edilmekte, adı geçen fay  sistemlerini oluşturan faylara bağlı büyük depremlere sahne olmaktadır. Ayrıca Niğde civarından başlayıp Mersine doğru uzanan Ecemiş Fayı yine Niğde’den başlayıp Ankara civarına kadar uzanan Tuz Gölü Fayı, kuzeyde Niksar – Erbaa Fayı, Keskin Fayı, Sultandağ Fayı, Eskişehir Fay Zonu gibi büyük deprem yaratacak potansiyelde pek çok aktif fay tarafından örümcek ağı gibi sarılmıştır.

 

Türkiye’nin tektonik özellikleri, hem jeolojik, tarihsel ve hem de aletsel güncel dönemde yıkıcı depremleri sıklıkla yaşamasının başlıca nedenidir. Arkeolojik bulgular, özellikle Batı, İç Batı, Kuzey Batı Anadolu ve Doğu Akdeniz bölgelerinde eski medeniyetlerin yıkılmasına yol açmış çok sayıdaki büyük depremlerin varlığını kanıtlamaktadır. Depremler doğal jeolojik olaylar olup, afete dönüşmelerine  insanlar  neden olmaktadır.

 

Depremlerin afete dönüşmesinde yapılaşma için; yer seçiminde düşülen hatalar, projelendirmede düşülen hatalar, malzeme seçiminde düşülen hatalar, yapım aşamasında uygulama hataları, denetimde görülen yetersizlikler, başlıca rolü oynamaktadır.

 

Bilindiği gibi Türkiye’nin önemli yerleşim alanlarının neredeyse tamamı, altta aktif faylar tarafından kontrol edilen alüvyal ovalar üzerinde kurulmuştur. Bu tür yerleşim alanları hem tektonik bakımdan ve hem de zemin özellikleri nedeniyle depremler açısından en elverişsiz durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Yer seçiminde düşülen bu önemli hata; yani aktif fay hatları üzerinde ve yakın çevresinde oluşturulan yapılaşma ve deprem açısından elverişsiz zeminler üzerine inşa edilen yapılar, bir de depreme dayanıklı yapım ilkelerine uyulmadan; proje, malzeme seçimi, daha da önemlisi yapım aşamasında yönetmelik kurallarına uyulup uyulmadığının etkin şekilde denetlenememesi gibi faktörler beklenmeyen, büyük yıkımlarla karşılaşmamızın başlıca nedenlerini oluşturmaktadır. 

 

Çoğu Dünya ölçeğindeki önemli aktif faylar üzerine kentler kurulmasına  en tipik örneği Kuzey Anadolu Fayı üzerine kurulmuş olan ve bu nedenle son bin yıllık süreçte onlarca kez  yıkıcı deprem yaşayan Erzincan gösterilebilir. Adapazarı, İzmit, Adana, Osmaniye, Hatay ve daha pek çok yerleşim alanı, aktif büyük faylar tarafından kontrol edilen alüvyal zeminler üzerine kurulmuştur. Yani hata katmerlidir. Hem aktif fayın üzerine ve hem de depremin yıkıcı etkisini iki katına kadar artıran alüvyal zeminler üzerine kurulan yerleşim alanları. Üstelik buralarda uygun zemine doğru yapı ilkesi göz ardı edilerek kurulmuş olan kentler; zemin-yapı etkileşimi ve zeminin depremi büyütme etkisi gözardı edilerek yapılmış binalar, tamamı deprem tehlikesi altında bulunan Türkiye’de, nerede ne tür yapının nasıl yapılması gerektiği konusunda düşülen ölümcül hatalar, yapı tipi seçiminde deprem olgusunu asla dikkate almayan anlayış, ülkenin bilinen deprem riskini,  yapılar ve bu yapıları kullanan insanlar için  çok daha fazla yükseltmektedir.